18. yüzyılın sonlarından bu yana aşılar, modern tıbbın uygulanma şeklini temelden değiştirdi ve en yıkıcı insan hastalıklarının bazılarının ortadan kaldırdı veya kontrol altına aldı. İnsanlık, iki yüzyıldan uzun bir süredir aşılardan yararlanmıştır, ancak etkili aşıları keşfetme yolu uzun ve zordu. Çalışma, çok sayıda cesur araştırmacı ve bilim insanı gerektiyordu.
Fransa’nın Dole kentinde 1822’de doğan Louis Pasteur , genç yaşta bilim dallarına fazla ilgi gösteren çalışkan, ciddi bir çocuktu. Kariyeri boyunca Pasteur, kimya, biyoloji ve tıp alanlarında önemli keşifler yaptı.
Pasteur’ün mikroorganizmalar üzerine yaptığı çalışmalar, bulaşıcı hastalıklar araştırmasını sürdürmesi için ona ilham verdi. Fransa’nın ipek endüstrisini bozan ipekböcekleri salgını üzerinde çalışırken, hastalığa neden olan mikroorganizmaları izole etti. Bu bulgu, basitçe birçok hastalığa büyütülmeden görülemeyecek kadar küçük mikroorganizmaların neden olduğunu belirten mikrop teorisini önermesini sağladı.
Mikrop teorisi, tıp dünyasında devrim yaratacak ve tıp camiasındaki hijyen standartlarının artması ve araştırma camiasındaki hastalığa neden olan bakterilere yeni bir ilgi gösterilmesi gibi bir takım önemli pratik sonuçlara yol açtı
1885 yılında, ilk insan aşılarını test etti. Pasteur, virüsü tavşanlarda zayıflatarak ve daha sonra omuriliklerinden toplayarak aşı üretti. Kuduz, başarılı bir aşının geliştirilmesinde Pasteur’a yeni bir engel oluşturmuştu.
Köpekleri hastalıktan başarıyla koruduktan sonra Louis Pasteur, ilk insan hastasını tedavi etmeyi kabul etti, 6 Temmuz 1885’te, aşı, kuduz köpekler tarafından çok şiddetli saldırıya uğrayan 9 yaşında bir çocuk olan Joseph Meister’a uygulandı . Çocuk aşı sayesinde hayatta kaldı.
