Tüm Zamanların En iyi Romantik Kitapları
0

Romantik ve aşk kitapları, tarih boyunca okuyucularını büyülemiştir. Şimdiye kadar yazılmış en iyi romantik ve aşk kitaplarından sizler için bir liste hazırladık. şimdiden iyi okumalar..

Eleanor – Park – Rainbow Rowell

İki uyumsuz insan Sıradışı bir aşk
Kızıl saçlar, tuhaf giysiler. Park başını çevirene kadar onun arkasında duran; o uyanana kadar yanında uzanan; diğer herkesi daha soluk, daha sıradan ve yetersiz gösteren… Eleanor. Bir şarkıyı ona dinletmeden Eleanor’un seveceğini bilen; o sonunu anlatmadan esprilerine gülen; göğsünde, tam boğazının altında, Eleanor’u ona verdiği sözleri tutmaya itecek bir yere sahip olan… Park. İlk aşkın sonsuza dek sürmeyeceğini bilecek kadar zeki ama bunu deneyecek kadar cesur ve umutsuz, on altı yaşındaki iki talihsiz âşığın bir okul yılı boyunca süren hikâyesi. Eleanor, Park’la karşılaştığında siz de ilk aşkınızı ve nasıl da büyülendiğinizi hatırlayacaksınız…

 

 

 

 

Aşk ve Gurur – Jane Austen

Kibir ve gururu dize getirebilecek tek gerçektir, Aşk…
Klasik dönem romanları arasında önemli bir yere sahip olan Aşk ve Gurur, 18. yüzyıl İngiltere’sinde geçen unutulmaz bir aşk hikâyesini konu alıyor. Orta halli bir ailenin zeki ve neşeli kızı ile kibirli ve mağrur olmasının yanı sıra son derece dürüst ve varlıklı genç bir adamın neredeyse nefretle başlayan ilişkilerinin büyük bir aşka dönüşünü anlatan bu kitapta, biri gururlu diğeri önyargılı iki insanın zaman ilerledikçe yanıldıklarına ve birbirlerine yaptıkları onca haksızlığın yalnızca aşkla telafi edilebileceğine şahit olacaksınız. Jane Austen’ın büyüleyici bir dille kaleme aldığı, yazarın karakter tahlillerindeki ustalığı ve insan psikolojisini yansıtmadaki yeteneği sayesinde çağının ötesine geçmiş ve klasikler arasında önemli bir yer edinmeyi başarmış Aşk ve Gurur, günümüzde de aynı etkisini koruyarak ses getirmeye devam ediyor…

 

 

 

Madam Bovary – Gustave Flaubert

Eser, iyi kalpli ve sıradan bir hayat süren doktor Charles Bovary’nin yüksek idealleri ve aşırı lüks tutkusu olan karısı Emma Bovary’nin, yaşamın tekdüzeliğinden sıyrılmak için girdiği durumları ve yaşadığı ilişkileri konu alır. Yazar, karakterlerin iç dünyalarını açıklarken realizmin gözlemci yönünü kullanmıştır. Kimi otoriteler tarafından, ilk çağdaş realist roman sayılan Madam Bovary, ilk kez 1857 yılında basılmıştır. Baş karakter Emma Bovary’nin sergilediği davranışlar, döneminde büyük yankılar uyandırmış, kitabın tümünün yayımlanması için Flaubert’in mahkemeye gitmesi gerekmiş, yazar uzun yıllar çeşitli eleştiri ve suçlamalara maruz kalmıştır. Romantizmin idealist yaklaşımına bir tepki olarak ortaya çıkan roman, realizm akımının ilk ve en önemli örneklerindendir.

 

 

 

 

Hayalperver – Lucy Keating

Rüyalarınızda gördüğünüz kişiye âşık olursanız gerçeklikten kopar mısınız?
Peki ya rüyalarınız gerçek olursa?
Alice kendini bildi bileli rüyasında Max’i görüyor. Rüyasında onunla tüm dünyayı gezdi ve ona delicesine, çaresizce âşık oldu. Max rüyalarının erkeği ama sadece rüyalarının. O gerçek değil. En azından değildi, Alice yeni okulunun ilk günü sınıfa girip onu karşısında bulana dek. Ama Gerçek Max, Rüya Max’e pek benzemiyor. Gerçekler rüyalardan çok farklı. Ya da gerçekten farklı mı?
Rüya ve gerçeklik arasında yaşayan iki tuhaf insanın anlaşılmayı bekleyen aşkı ve çözülmeyi bekleyen hikâyesi.

“Bu, sevimli karakterlerin olduğu tatlı, ilginç bir aşk hikâyesi… Keating rüyaların gerçeküstü doğasını anlatmakta gerçekten başarılı. Tam genç okurlara göre.”
-School Library Journal-
“Sıradışı ve tamamen özgün, Lucy Keating’in bu ilk romanı alışık olmadığımız tarzda, tatlı ve sevgi dolu bir roman.”
– HarperCollinsPublishers-

 

Jane Eyre – Charlotte Bronte

Jane Eyre, dünya edebiyatının en büyük ve en romantik kahramanlarından biridir. Önce zengin kuzenlerinin sonra da Lowood Okulu’nun öksüz ve yetim bir yaşam süren Jane Eyre, daha sonra Bay Rochester’ın malikanesinde küçük bir kızın dadısı olur. Bay Rochester ile yaşadıkları aşk, Jane’in, Thornfield Malikanesi’nin çatısında gizlenen korkunç sırrı öğrenmesi ve bu nedenle oradan kaçarak ayrılması, büyük bir sürükleyicilikle anlatılıyor.
Jane Eyre, mutlu bir sonu olan bir aşk öyküsü. Ünlü İngiliz romancısı Thackeray’ın dediği gibi, ‘Büyük bir dehanın başyapıtı’.

 

 

Yabancı – Diana Gabaldon

Sene 1945. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, evine dönmüştür. Tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar. Salisbury Düzlüğü’nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendini, savaş yüzünden yıkılmış ve gruplaşmış sınır baskınlarına maruz kalan İskoçya’da bir yabancı olarak bulur. Sene 1743’tür.
Anlayamadığı güçler tarafından zaman içinde geçmişe savrulan Claire, hayatı için tehdit oluşturabilecek mülk sahipleri ve casusların arasına düşmüştür. Cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser, Claire’e öyle sınırsız bir aşk sunar ki, genç kadın sadakat ve tutku gibi iki zıt duygunun arasında sıkışıp kalır. Farklı zamanlarda yaşayan ve hiç ortak özellikleri olmayan bu iki adam arasında bir seçim yapması gerekmektedir.

 

 

 

 

Kış Masalı – Mark Helprin

Şehirlerden… New York. Nehirlerden… Hudson Nehri. Göllerden… Haritalarda var olmayan ama her kış donan bir göl ve bir adam. Mevsimlerden… Merhametsiz kışlar. Bulutlardan… Bir duvar. Erkek… Mekanik erbabı bir hırsız. Kadın ise… Hep genç kalmaya mahkûm bir ilahe. Siyahla beyaz kadar birbirinden farklı iki gazete… Hepsi de ‘tesadüfen’ birbirini bulan ve her biri başlı başına birer masal kahramanı, insanlar. Gemiler, trenler, caddeler, köprüler, binalar, yıldızlar, takımyıldızlar, bataklıklar, parklar, meydanlar, ağaçlar… Ve hepsini çevreleyen ışıklar ve renkler; muhteşem manzaralar ve görüntüler… Bütün bu tablo içinde… Zamanı durduran tutkular… Ve zamanı durdurmak isteyen bir aşk…

 

 

 

 

Akhilleus’un Şarkısı – Madeline Miller

Kısa boylu, çelimsiz ve babasının gözüne bir türlü giremeyen Patroklos, trajik bir kaza sonucu bir çocuğun ölümüne sebep olmuş ve Phthia krallığına sürgüne yollanmıştı. Bundan böyle Kral Peleus’un ve onun altın oğlu Akhilleus’un -“Yunanların en iyisinin”- gölgesinde diğer yetim ve sürgün çocuklarla birlikte büyüyecekti.
Akhilleus ki güçlü, güzel ve cesurdu, bir tanrıçanın, Thetis’in oğluydu. Zıt karakterdeki bu iki çocuk birbirlerine sadık arkadaşlar oldular. Aralarındaki bağ ve sevgi onlar . büyüdükçe güçlendi. Savaş ve hekimlik sanatını öğrenmek için at-adam Kheiron’un saklı cennetine yollandıklarında, Spartalı Helene kaçırılmıştı, Helene’i koruyacaklarına dair ettikleri yemine kanla bağlı olan Yunanlar, Troya’yı kuşatma planlarına girişmişlerdi.
Yarı-tanrı Akhilleus’un neslinin en iyi savaşçısı olacağını müjdeleyen kehanet onu karşı konulmaz bir biçimde savaşın ortasına çekiyordu, bu kadere boyun eğen Akhilleus ve Patroklos kendilerini bekleyen sona doğru yola çıktılar…

 

 

Anna Karenina – Lev Nikolayeviç Tolstoy

“Kefaret” ve “Aşk ve Gurur” Filmlerinin Yönetmeni Joe Wright’tan Destansı Bir Aşk Hikâyesi
Akademi Ödülü adaylığı bulunan Keira Knightley ve sevilen yönetmen Joe Wright’ı Aşk ve Gurur ve Kefaret filmlerinden sonra üçüncü kez bir araya getiren bu destansı aşk hikâyesi, Leo Tolstoy’un ölümsüz romanından Akademi Ödüllü® Tom Stoppard (Aşık Shakespeare) tarafından uyarlandı.
Bir insanın kalbinde aşka ayrılan yeri keşfetmeye çalışan bu güçlü öyküde, Anna kendi mutluluğunu ve evliliğini sorgulamaya başladıkça hayatı baştan aşağı değişiyor.

 

 

 

 

Kırmızı ve Siyah – Henri Stendhal

Fransa’nın küçük bir kasabasında, bir kerestecinin oğlu olarak dünyaya gelen Julien Sorel, genç yaşında yükselme ihtirasına kapılır. Çalışkanlığı ve dini eğitimiyle dikkat çeken Sorel, bir an önce bu kasabadan kurtulup Paris’e gitmeyi arzular. Böylece kırmızı ve siyah arasında yaşadığı çelişkiler de başlamış olur. Restorasyon Fransası’nın şartlarında yükselebilmek için genç Sorel’in önünde iki seçenek vardır: Ya siyahı seçerek yükselişine Kilise yolundan başlayacaktır ya da kırmızıyı seçerek askeri yoldan. Ancak bir yandan aldığı dinî eğitim, öte yandan Napolyon’a olan gizli hayranlığı bu seçimi yapmasını zorlaştıracaktır. Üstelik ihtirasla girdiği bu yolda karşılaşacağı iki farklı kadın, iki farklı aşk, kendini çok başka yerlerde bulmasına sebep olacaktır.

 

 

 

 

Kolera Günlerinde Aşk – Gabriel Garcia Marquez

Kolera Günlerinde Aşk”, bırakılmış bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayarak yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. “Marquez”in, ustalığı, bu öyküyü bir destana dönüştürüyor: aşkın, deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel, romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan. On dokuzuncu yüzyılın yirminci yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun çeşitli yönlerini, özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla eleştiriyor yazar. Roman boyunca, aşk acılarının lirik rüzgarlarının esintileri arasında, Marquez’in, insancıl mizahı, sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle, “Kolera Günlerinde Aşk”, Marquez’in başyapıtı sayılan “Yüz Yıllık Yalnızlık”ın yanında tartışılmaz bir biçimde yerini alıyor.

  • 1
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
  • 2
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    k_zd_m
    Kızdım
  • 0
    d_nceli
    Düşünceli
  • 0
    kahretsin
    Kahretsin
  • 0
    _lgin_
    İlginç

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.